Ailelere Tavsiyeler

22.10.2014 1056

Ailelere Tavsiyeler

 

ANA BABALARA ÖZEL NOT  

Anne ve babaya düşen önemli görevler, ailenin bütçesinin sınırlarını zorlayarak çocuğuna en iyi eğitim imkanlarını sunmak ve ona uygun çalışma şartlarını  hazırlamakla sınırlı değildir  

ÇOCUKLARINIZA SEVGİ VE SAYGIYI BİZZAT YAŞAYARAK ÖĞRETİN  

Çocuğunuzu çok sevin ve sayın ki o da sizlere ve diğer insanlara karşı sevgi ve saygı duyabilsin. Çocukların devlete ve topluma olan saygı duygusu ailede doğar, okul boyunca gelişir. O nedenle çocuklarınızın yanında tanıdıkları, arkadaşları,  öğretmenleri çekiştirmeyiniz.  

ÇOCUĞUNUZA EVDE UYGUN ÇALIŞMA ORTAMI HAZIRLAYIN  

Çocuğunuzun evde rahatça çalışabilmesi için, olanak ve yer hazırlayın. Durumunuz elverirse, masa ve iskemle alın. Ayrıca çalışma odası düzenleyin. Çantasını, odasındaki kitaplığını, yatağını kendisi düzeltsin. Eğer ayrı bir çalışma odası düzenlemeniz mümkün değilse uygun odalardan birinde çalışma köşesi de  düzenleyebilirsiniz.Çalışmaya başlamadan önce çalışma sırasında gerekli olacak bütün malzemenin el altında bulunması, dikkatte kopmalara yol açacak kesintileri önlemek açısından yararlıdır.

  ÇOCUĞUNUZUN KAYGISINI ARTIRMAYIN

  Üniversite giriş sınavlarına hazırlanan bir öğrencinin yaşadığı kaygının iki sebebi vardır: Birinci sebep bütünüyle gerçek ve akılcı bir temele dayanır.Sonuçları hayatın akışını etkileyecek büyük bir yarışta yer alacak olmaktan kaygı  duymak, doğal ve yerinde bir durumdur. Ancak ikinci sebep, birincisi gibi gerçek ve akılcı bir temele dayanmaz.   “Anneme - babama ne diyeceğim?”, “Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım?”, “Akrabalarımın önüne nasıl çıkacağım?”,“Tanıdıklarıma karşı mahcup olacağım?”,gibi düşünceler sınavlara hazırlanan öğrencinin kaygısını yükseltir. Her konuda olduğu gibi sınavlarda başarı için de belirli bir düzeyde kaygıya gerek vardır.Gencin kendisine güvensizliği ise önemli ölçüde anne ve babasının bilerek veya bilmeyerek uyguladığı eğitim ve yaklaşımların sonucudur. Anne-babanın çok küçük yaştan başlayarak yüksek başarı beklentisi, çocuğun hatalarını düzeltmek için onu eleştirmek, çocuğun dayak, hırpalama gibi cezalarla eğitilmesi, yargı ifadesi taşıyan olumsuz sıfatlarla nitelemek (haylaz, tembel, sorumsuz, dağınık, pısırık, yavaş, vb...) çocuğun kendine olan güvenini zayıflatır. Bunun sonucu ortaya çıkan kaygı, başarıya olumlu katkısı olmayan kaygıdır. “Bu kadar çalışmayla kazanamazsın...” “Bu kafayla gidersen zor kazanırsın...” “Amcanın oğlu Fen Lisesi’ ni kazandı, bakalım sen ne yapacaksın...” “Teyzenin kızı tıbbı kazandı ,çalımından, havasından yanına varılmıyor, aman bizi mahçup etme...” türünden yaklaşımlar genci çalışmaya teşvik etmez tam tersine, yükselen kaygı sebebiyle onu adeta “kıpırdayamaz” duruma getirir.Başka çocuklar da bulunan üstünlükleri onda da görmek istiyorsak bunları ona duyurma ya da sezdirmeyi yeterli saymalıyız. Sert davranışlar, geçici olarak çocuğa yön verirmiş gibi görünürse de sürekli gelişme ve başarıyı sağlamaz.  

ÇOCUĞUNUZUN SINIRLARINI ZORLAMAYIN  

Kendi özlemlerinizle ve yapmak isteyip de yapamadıklarınızla çocuğunuzun sınırları arasında gerçekçi bir denge kurun.  

SINAVDA BAŞARILI OLAMAZSA YAŞAYACAĞINI BİR CEZA GİBİ GÖSTERMEYİN  

Bir düşünür ‘hayat büyük olayları beklerken arada geçen zamandır ‘ demiş. Bu sözden bir pişmanlık payı çıkartmak da mümkündür. Hayatı bir süreç gibi değil de,  bir durum gibi görürseniz, önünüzdeki olayların önemini abartırsınız. “...Eğer kazanamazsan , falan okula gidersin” veya “...Eğer ...fakültesine giremezsen, filan fakülteye girer ancak filan olursun” gibi sözler onun gideceği okulu , yapacağı işi sevmesine imkan bırakmaz. Bu tür yaklaşımlar çocuğun hayatı ve kendisini sevmesini de engeller ve kendine olan güvenini temelden sarsar.  

KENDİNİZE “HAYATIN AMACININ NE OLDUĞUNU” SORUN  

Hayatın amacı kendine yeten bir insan olmak , yaşadığından memnun olmak ve bu memnuniyeti yakın çevredeki insanlarla da paylaşabilmektir . Sınavda başarılı olmak , diploma sahibi olmak bu temel amaca yönelik araçlardır .“Okumak”, “Yükseköğrenim görmek” hayatın seçeneklerinden biridir . Neyse ki ,  hayatın seçenekleri bu kadar sınırlı değildir. Eğer amaç para kazanmaksa mutlakafalan okula gitmeden veya filan üniversiteyi bitirmeden de bunu sağlamak mümkündür . Eğer amaç hayattan alınan zevki artırmaksa , müzik ve sanat bu zevki ve coşkuyu insanlara dolu dolu yaşatabilir. Bütün bu sebeplerden ötürü hayatı bir tek seçeneğe “falan okulun giriş sınavını kazanmaya” indirgemek konuyu bir “ölüm –kalım” olayı durumuna getirir. Bu da hem ailenin , hem de çocuğun kaygısını yükseltir , başarısını tehdit eder. Anne - baba olarak görevinizin çocuğunuza iyi bir eğitim vermek olduğu kadar, ona hayatı sevdirmek ve yaşama sevincini aşılamak olduğunu göz ardı etmeyin.  

BİRBİRİNİZE BAĞLILIĞIN AMAÇ , SINAVIN ARAÇ OLDUĞUNU UNUTMAYIN  

Ders çalışmak ve sınav kazanmak uğruna çocuğunuzla olan yakınlığınızı tehlikeye atmayın. Önündeki sınavda başarılı olsa da , olmasa da önemli olan çocuğunuzla aranızdaki sıcaklığın tehdit edilmemesidir . Çocuğun sınavda başarılı olması uğruna yapılan mücadele bazen aileyle çocuk arasına soğukluk girmesine ve duygusal açıdan uzaklaşmaya sebep olmaktadır.  

SİZİN DEĞER VERDİKLERİNİZ NELERDİR?  

Yukarıda anlatılanlardan, çocuğunuza “çalış” demeyin anlamını çıkarmayın. Çocuğunuzun başarısı için maddi-manevi fedakarlık yaptığınız ve gayret gösterdiğiniz  doğrudur. Bunun karşılığını beklemeniz son derece doğaldır. Ancak çocuğunuzun elinden geleni yaptığına inanın. Eğer sonuç istediğiniz gibi olmazsa, çocuğunuzun elinden gelenin bu kadar olduğunu da kabullenin. Siz sofrada kitap konuşan, güzel sanatlardan söz eden ,eğitim düzeyiniz ne olursa olsun kendisini yetiştirmeye çalışan ve okuyan bir insansanız, büyük bir ihtimalle çocuğunuzun başarısızlığı da geçicidir. Bu defa olmasa da gelecek defa başarılı olacaktır. Siz okumak için elinize gazeteden başka bir şey almıyorsanız, çocuğunuz büyürken bir kitapla ilgili tartışmaya tanık olmamışsa, sofranızda sadece artan fiyatlar, alınan ve satılanlar, kazanılan ve kazanılamayan paralar konuşuluyorsa, o zaman o da ‘başarı’ konusunda sizi örnek almış demektir.Bazı çocuklar hayat başarısını “okumak” ve eğitimin dışında görürler. Bunu da çocuğunuzun ‘seçimi’ olarak görmeniz yerinde olur. Bu noktada olgun insanın tanımını hatırlamakta yarar vardır. “Olgun insan sonucunu değiştiremeyeceği olayları kabul eder.”  

KİMSE KİMSEYE YAŞAMAYI ÖĞRETEMEZ

  Anne ve babaların kabul etmeleri gereken bir şey vardır ki, kimse kimseye yaşamayı öğretemez. Herkes hayatı kendisi yaşayarak öğrenir. Anne ve babalar kendi  gençliklerini düşünürlerse, kendi yaptıkları hataların önemli bir bölümünün, büyükleri tarafından daha önce uyarıldıkları konularda olduğunu hatırlayacaklardır. Genç insan hata yaparak dünyanın ve bu dünya içinde kendi gücünün sınırlarını tanır. Bu anlamda her hata gelişme yolunda bir aşamadır. Bunun için iki şart vardır:Birincisi hatalardan ders alarak ileriye doğru bir adım atılması ve aynıhatanın tekrarlanmaması, ikincisi bütün hayatı içine alacak ve hayatın akışını olumsuz yönde etkileyecek hatalar yapılmaması. Bütün anne ve babalar bu iki şartı göz önünde bulundurarak çocuklara ve gençlere ‘kendi hatalarını’ yapma, sonuçlarını yaşama ve hayatı öğrenme şansı verilmesi gerektiğini içlerine sindirmelidirler. Bunun için anne ve babalar adına da cesaret ve sabır gereklidir.  Büyümek ne kadar zorlu ve acılı bir süreçse, çağdaş anne ve baba olabilmek de aynı ölçüde zor bir süreçtir.  

AİLENİN MUTLULUĞU ÇOCUĞA PSİKOLOJİK GÜVEN VERİR  

Çocukların yanında tartışma yapılmamalıdır. Anlaşmazlıklar olursa onlardan uzakta çözmeye çalışılmalıdır. Aileden biri çocuğa sert davranırken diğeri yumuşak  davranmaya yeltenirse çocuğun kişiliği dengeli gelişemez. Çift yönlü davranış çocuğu yalancılığa ve ikiyüzlülüğe iter. Kendine güvenini azaltır ve başarısını düşürür.  

ARKADAŞLIK - İSTENMEYEN ARKADAŞLAR


Çocuklarımızın; okul ya da komşulardan edindiği, kız ve erkek arkadaşlarına saygı gösterilmelidir.Yoksa bizlerden gizli olarak, dilemediğimiz kimselerle ve dilemediğimiz yerlerde, hoş göremeyeceğimiz arkadaşlık biçimleri geliştirirler. Her anne-baba, çocuğunu arkadaşlarıyla birlikte kabul etmeye hazır olmalıdır. Çocukların yeni yeni arkadaşlar edinmesine olanak verilmelidir. Çocukları için mutlu ve sevimli arkadaşlık ortamları yaratmalıdırlar. Kız-erkek arkadaşlıklarında çocuklarına güvenmeli ve onları gizli arkadaşlığa itmemelidirler.Çocuğun yeni arkadaşlar edinmesi, ona yeni ufuklar açar. ’Harman yel ile savrulur, çocuk arkadaş ile kavrulur.’ diye bir söz vardır. Arkadaşı olmayan çocuk, çiğ kalır, olgunlaşamaz.  

ÖZET 

  • Çocuklarınızı sevin,sayın ve onların yanında tanıdıkları, arkadaşları, öğretmenleri çekiştirmeyin. Çocuklarınız öğretmenlerinden ya da okuldan yakındıkları zaman, yakınmalarının derinleşmesine fırsat vermeyiniz.
  • Çocuğunuzun evde rahatça çalışabilmesi için, olanak ve yer hazırlayın. Eğer ayrı bir çalışma odası düzenlemeniz mümkün değilse uygun odalardan birin de çalışma köşesi de düzenleyebilirsiniz.
  • Çocuğunuzun okulla ilgili dileklerini mümkün olduğunca yerine getirmeye çalışın. Bu dilekler, size zor geliyorsa doğruca okul yönetimi ile görüşün. Çocuklarımızın giyim ve harçlığı,arkadaşlarının derecesinden aşağı düşürülmemeli, yukarıda çıkarılmamalıdır.
  • Sınavda başarılı olmak için belirli düzeyde kaygıya gerek vardır. Sınava hazırlanan bir öğrenci gerekli düzeyde kaygıya mutlaka sahiptir. Anne-babanın çocuğunu teşvik için kaygısını artırması, beklenenin tam aksine sonuç verir.
  • Ailenin küçük yaşta başlayarak, çocuktan yüksek başarı beklemesi, eleştirmesi, yargı ifadesi taşıyan sıfatlarla nitelemesi ve cezalandırması çocuğun kendine olan güvenini sarsar ve kaygı düzeyini yükseltir. Kaygı düzeyi yüksek çocukların geçmişlerinde mutlaka bu özellikler vardır. Anne - babaların kendi özlemleriyle çocuklarının sınırları arasında gerçekçi bir denge kurmalarında yarar vardır.
  • Çocuğun geçmiş okul hayatında ve okul dışı faaliyetlerinde gösterdiği başarı onun sınırlarını ve gelecek performansını tahmin etmek için genel bir ölçü olarak kullanılabilir.
  • Çocuğunuz sınavda başarılı olamazsa, gideceği okulu ona bir ceza gibi göstermeyin Çünkü istediğiniz okulu kazanamazsa, böyle bir durumda gideceği okulu sevmesine ve başarılı olmasına imkan kalmaz.
  • ‘Sınavı kazanma’nın hayatın ‘tek’ ve kesin amacı olduğunu düşünmeyin. ‘Ders çalışmak’ ve ‘sınav kazanmak’ uğruna çocuğunuzla olan yakınlığınızı tehlikeye atmayın. Aranızdaki sıcaklığın hayat boyu devam etmesi her şeyden önemlidir.
  • Sizin hayat görüşünüz ve yolunuz çocuğunuza çizmeye çalıştığınız gibi mi?. Değilse,çocuğunuzun sizi örnek aldığını düşünün ve ona karşı daha yumuşak olun.
  • Siz okuyan bir insan olduğunuz halde, çocuğunuz okumak istemiyor veya başarısız oluyorsa, bunun tercihi olduğunu kabullenin ve olgun insanın sonucunu değiştiremeyeceği olayları kabul etmesi gerektiğini hatırlayın.
  • Çocukların yanında tartışma yapılmamalıdır. Aileden biri çocuğa sert davranırken diğeri yumuşak davranmamalıdır.
  •  Çocuklarımızın;okul ya da komşulardan edindiği,kız ve erkek arkadaşlarına saygı gösterilmelidir. Çocukların yeni yeni arkadaşlar edinmesine olanak verilmelidir.
  • Unutmayın ki: kendi varlıklarından memnun olanlar,iyi sonuçlar yaratırlar.

 

YAŞAYARAK ÖĞRENME

Bir çocuk kınanırsa her zaman O da yapamaz başkalarını ayıplamadan. Ve düşmanlık görürse durmadan Kaçamaz hiçbir zaman kavgadan. Onunla edilirse alay Utancı öğrenir en kolay. Ve utançla yaşarsa eğer Suçlamayı kendisine iş eder. Hoşgörü esirgenmezse ondan Sabrı da öğrenir bir yandan. Ve verilirse ona cesaret Nedir,öğrenir kendine güvenmek. Övgüyle,ödüle layık görülürse çocuk Hep almayı değil, vermeyi de öğrenir çabuk. Ve güven duyulmuşsa kendisine O da kulak verecektir dostluğun sesine Bir çocuk başkalarından görürse beğeni Bilir kendisinin de sevmesi gerektiğini. Ve ilgi ,dostluk görürse eğer Sevgiyi, sevgiyle yürekten sezer. Dünya ile arkadaşlık kurmakta Kalmaz korkusu...